Yeşil sahalarda profesyonel futbolcu yerine, tesadüf sonucu
profesyonel tiyatrocu olan bir genç tiyatrocu: BEKİR AKSOY
Yeşil sahalardan tiyatro sahnesine...
1969 yılında İstanbul'da doğdum. 1992'de Mimar Sinan Üniversitesi
Tiyatro Bölümü'den mezun oldum. Benim tiyatroya başlamam
bir tesadüftür. Tiyatro hiç aklımda yoktu. Ben, boş
zamanlarımı daha çok futbol oynayarak geçiriyordum.
Emniyet mensubu olan babam futbolcu olmamı istemiyordu. Bense
profesyonel bir futbolcu olmayı arzuluyordum. Üniversiteye
hazırlanırken arkadaşlarımın arasında tiyatro ile uğraşanlar vardı.
Beni de aralarına almak istediklerinde "Ben tiyatroyu sevmiyorum;
tiyatro benim tarzım değil" dedim. Ancak onlar galip geldi ve
ısrarlarına dayanamayıp Mimar Sinan Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı imtihanlarına girdim; kazandım. Ve de tiyatroyu sevdim.
İlk başlarda pek hevesim yoktu, fakat daha sonra ise bağlandım tiyatroya.
Damdaki Kemancı... ve sahne tozunu yutuşum...
19-20 yaşında iken konservatuvarın ilk yılında Devlet Tiyatrosu'nda
Cüneyt Gökçer ile beraber "Damdaki Kemancı" oyununda
küçük bir rol oynadım. Sonra Haluk Kurtoğlu ile "Tohum
ve Toprak"ta yine küçük bir rolüm oldu. Kenan
Işık'ın yönetiminde yine ufak bir rolde oynadıktan sonra Devlet
Tiyatrosu'nda sahne tozunu yutmuş oldum.
Usta tiyatrocularla çalıştım...
Tiyatro sahnesinin tozunu yuttuktan sonra, Türk tiyatrosunun
ustalarıyla aynı sahneyi paylaşmaya başladım. İki sene Dormen
Tiyatrosu, iki sezon Gülriz Sururi ve arkasından altı sene
Kenterler'de oynadım.
Mimar Sinan'daki sınıf arkadaşlarım ve hocalarım...
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda okurken benimle
beraber aynı dönemde okuyan Meltem Cumbul, Güvenç
Kıraç, Okan Bayülgen, hocalarımız arasında da Müşfik
Kenter, Zeliha Berksoy, Cihan Ünal, Zekai Müftüoğlu ve
Haluk Kurtoğlu vardı.
Beni en çok heyacanlandıran oyun... ve diğerleri...
Beni en çok heyacanlandıran ve keyif alarak oynadığım oyun,
Kenterler'de Müşfik Kenter'le beraber oynadığım "Helen Helen" adlı
iki kişilik oyundu. Hocam olan değerli Türk tiyatrosunun usta
oyuncusu Müşfik Kenter'le aynı sahneyi paylaşmak benim için
unutulmaz, çok özel bir anısı olan oyundur. "Yolun Yarısı",
"Uşak Ne Gördü?", "Sokak Kızı İrma", "Ver Elini Broadway" ve
"Çok Uzak Fazla Yakın" gibi oyunlar oynadığım oyunlardan
bazılarıdır.
Televizyon ve sinema filmi çalışmalarım...
Sinama filmim iki tane; "Abdülhamit Düşerken" ve Mehmet Ali
Erbil ile oynadığım "Ömercik" filmidir. Televizyon dizileri
içinde ise "Omuz Omuza" ve TRT'de 12 bölümlük
olan "Kadirşinas" yakında yayına girecek.
Tiyatro oyuncusunun özgürlüğü...
Bir tiyatro oyuncusu için özgürlük kelimesi
saçma bence. Şu anlamda saçma: Tiyatro oyuncusunun
iç disiplini olması lazım. Sanatın her dalında özgür
düşünceden yola çıkıldığı için, tiyatroda da
özgür düşünce yaşanmalı!.. Zaten sanatla uğraşan
insanın kendini kalıplara koyması söz konusu olamaz. Ancak,
içindeki yeteneği dışa çıkartmak için gerekli
koşullar vardır; çalışma, düşünme, okuma, vizyon
edinme, dünyanı geliştirme gibi. İşte bunları oyununda
yansıtacaksın. Bence bir oyuncu için iç disiplinin anlamı
bu...-
Oyuncunun sahne disiplini...
Oyuncu sahneye çıktığında, oynadığı rolün en
gerçeğini yakalamak durumundadır. Zamanında gidip gelmek oyuncu
için yeterli değildir. Kulise oyundan bir saat, iki saat
önce gelmiş olmak önemli değildir. Oyuncu olarak oynayacağın
oyuna hazır olmak zaten vazifesidir oyuncunun. Sadece kulise bir saat
erken gelmek disiplinle alakalı değildir.
Örnek aldığım ustalar...
Tiyatro sanatını bizlere öğreten ve sevdiren konservatuvar
hocalarımı örnek alıyorum; Müşfik Kenter gibi. Son zamanlarda
Haluk Bilginer'de örnek aldığım oyuncular arasındadır. Şu an
içinde bulunduğum Prodüksiyon Tiyatro grubunun
içindeki oyuncuları da örnek alabileceğim sanatçılar
olarak gördüğümden dolayı onlarla çalışıyorum.
Cüneyt Türel, Selçuk Yöntem ve Tilbe Saran gibi.
Çünkü bu kalitede, bu özveride çok fazla
oyuncu yok. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da artık yok.
Çünkü tiyatrodan kaçıp, maalesef daha
çok para kazanılacak branşlara yöneliyorlar tiyatro
sanatçıları. Grubumdaki sanatçılarımızı hem tiyatro
insanları olarak saygıyla izliyorum, hem de hayatın içinde
yaşadıklarıyla da onları örnek alıyorum...
alıntıdır!